21 Nisan 2019 Pazar

Çatalhöyük, Meke Gölü, Kelebek Müzesi-Gündegül Parlar Haberi


Çatalhöyük, Meke Gölü, Kelebek Müzesi

Geçmişin değerlerini geleceğe taşıyan Kolleksiyon Klüp üyeleri, Şerif Antepli’nin Başkanlığı ve Sempatur’un sahibi İlhan Uçok’ın  mükemmel organizasyonu ile kültür ve sanat gezilerinden birini daha gerçekleştirdi. Selçuklu’ların Başkenti Konya ve çevresindeki mimari eserler ile kültürel, arkeolojik yerleşimler gezildi. Özellikle Çatalhöyük gezinin odak noktası oldu.




2012 yılında Dünya Miras listesine giren, Göbeklitepe’nin keşfedilmesi ile ikinci en eski yerleşim  yeri olan Çatalhöyüğün tarihi M.Ö.8000 kadar uzanmaktadır. Kazılarda yerleşim yerleri olarak evler, kutsal mekanlar ortaya çıkmıştir. Kazı çevresinde de  örnek bir ev yapılarak, o dönemdeki ev modeli tanıtilmaya çalişılmıştır. Yapılan kazılarda, evler birbirine bitişik, sokak ve yolun olmadığı görülmektedir. Evler dört duvardan ibaret, kapısız penceresiz olup merdivenle dama çıkılıyor, damda hem hava hem ışık almasını sağlıyan büyükçe bir delik bulunuyor ve eve buradan giriliyor.Dolayısıyla insanlar evlere birbirlerinin damlarından yürüyerek giriyorlar. Mezarlıkları yok, ancak ölüleri dışarda akbabalara yenilmesi için bırakıyorlar, yenildikten sonra kemikler toplanarak evin içine gömülüyor. Evlerin içinde duvarlarda, boğa, koç başı, geyik ve insan çizimleri var. 18 yerleşim katmanın bulunduğu kazılarda, pek çok obje çıkarılmış, bunlardan biride Kibele ana tanrıça heykelidir.




Çatalhöyük’ten hayranlıkla ayrılan gurup, oradan Dünyada tek olan ve 4.5 milyon yıl önce ( Pleistosen Çağ)  patlıyan volkandan sonra, suyla dolan, 9000 yil önce de ikinci bir patlama geçirmiş, çit patlamalı  volkanik Meke Krater Gölüne geldi. İçinde  adacıklar olan ancak bugün suları çekilmiş durumdaki gölün çevreside, göçmen kuşların göçleri sırasında dinlenme yeri olarak kullandıkları tabiat harikası bir yer.




Kolleksiyon Klüp üyeleri daha sonra muhteşem bir tabiata sahip,  Konya Ereğli’ye 12 km. Mesafede, İvriz’e Hitit Anıtı’ını görmeye geldi. Anıt  su kaynağı yakınında büyük bir kayaya  oyulmuş, 4.20 m. yüksekliğinde, 2.40 m. genişliğinde olup,Tuwana Kralı Warpalawa’yı bir elinde buğday başakları diğerinde üzüm salkımı tutan tanrı Tarhunza’ya tapınırken gösteriyor. Tarhundas aynı zamanda bolluk ve bereket tanrısıdır. İvriz Kaya Anıtı'nın bir kopyası İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.



Bu arada mutlaka görülmesi gereken muhteşem ziyaret yerlerinden biride, Konya Tropikal Kelebek ve Böcek Bahçesi.Çok büyük bir arazide kurulu , 7.600 metrekarelik dev kompleksin içinde ve 3.500 metrekarelik gezi alanında, çeşit çeşit tropik bitki, ufak bir şelale, müze ve kelebek yumurtaları bulunuyor 




Dünyanın dört bir yanından, Malezya’dan İngiltere’ye, Hollanda’dan Meksika’ya Filipinler’e kadar farklı türlere ait,binlerce kelebek, 28 derece ve nemli bir ortamda yaşıyor.  Larvalar sıra sıra asılı halde büyütülüyor. Entersan olan da  meyveler tabak tabak çeşitli yerlerde yemeleri için sunuluyor.  İçeride kelebeklerin kuş sesine benzer sesleride inanılmaz. Tropikal Kelebek Bahçesinin üzerini kapatan mimari bölümün üzerinde de devasa  kelebek biçimli bir örtü bulunuyor. Türkiyenin ilk Kelebek Bahçesi gerçekten muhteşem.



Kültür sanat turumuz,  Konya  civarındaki yıldızı parlayan Sille ‘ye yöneldi. Sille 5 bin yıllık bir tarihe sahip, etrafındaki tepelerde kaya oyukları görülüyor. Müsbet bir şekilde restorasyonlar yapılmış ve devam ediyor. Son derece modern Tarih, Kültür İnsan ve Medeniyet eserlerini simgeliyen  Sille Müzesi, Zaman Müzesi, Aya Elenia Müzesi, Osmanlı Dönemi camiileri örneğin, Kurtuluş Camii,Subaşı Camii, Ak Camii gibi pek çok camii mimari eserler görülecek yerler arasında. Sille, hamamlar, çeşmeler, kilise ve manastırlar,  tipik evler ile zengin bir yerleşim dokusuna sahip. Aya Elenia Müzesi, MS.327 yılında Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena Kudüse giderken burada konaklamış ve bu mabeti bizzat temel atma töreninde  bulunarak yaptırmıştır.



Gezinin son durağı Konya olup, burada da Mevlana Müzesi,Şemsi Tebrizi Türbe ve Camii, Sadettin Konavi Türbesi, Alaeddin Tepesi, Alaeddin Camii, İnce Minareli Müzesi (Taş ve ahşap eserlerin sergilendiği ) Selçuklu’nun muhteşem turkuaz, larcivert seramik eserlerinin sergilendiği Karatay Çini Eserler Müzesi gibi sivil ve dini mimari eserlerin görülmesinden  sonra,  Sempaturun her gezide olduğu gibi mükemmel organizasyonu, son derece konusuna hakim Tuncer  Özveri .rehberin bilgilendirmesi,  kültür sanat doygunluğu ile mutlulukla  bir gezi, nostaljik hızlı tren yolculuğu ile sona erdi.


info@parlarmedya.com

 

15 Nisan 2019 Pazartesi

4. İstanbul Orchestra'Sion Uluslararası Piyano Yarışması-Yılmaz parlar


Benzersiz Piyano Yarışması


Notre Dame de Sion Lisesinin dördüncüsünü düzenlediği Sion Uluslararası Piyano Yarışmasının Dünyada başka bir eğitim kurumu tarafından yapılmaması başarılı organizasyona ayrıca benzersiz özellik kazandırıyor.



11 Nisan 2019 salı günü Notre Dame de Sion Lisesinde düzenlenen, 7-14 Mart 2020 gerçekleşecek 4. İstanbul Orchestra'Sion Uluslararası Piyano Yarışması'nın basın toplantısında sorumuz üzerine, Yarışma Başkanı ve Okul Müdürü Yann de Lansalut, Jüri Başkanı Vahan Mardirossian eğitim kurumu olarak Dünyada başka düzenleyenin olmadığını söylediler.   



Basın toplantısına ayrıca Yarışmanın Genel Sekreteri, Emmanuelle Beaufils, Onur Kurulundan Devlet Sanatçısı ve piyanist Ayşegül Sarıca, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi kurucusu Prof. Filiz Ali, piyanist ve besteci Ali Darmar, İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali’nin kurucu ve yöneticisi Mehmet Mestçi, piyanist Metin Ülkü ve OdeonArts Müzik kurucusu Saba Sümer katıldılar. 


Başkan ve Okul Müdürü Yann de Lansalut yaptıkları organizasyonla yetenekli müzisyenleri tanınmalarına fırsat vermesi ve müzik dünyasına yeni sanatcılar kazandırmak amaçlı olmasından, eğitim kurumu olarak duydukları memnuniyetlerini ifade eden konuşma gerçekleştirdi.


Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi kurucusu Prof. Filiz Ali, piyanist ve besteci Ali Darmar yaptıkları konuşmada bazı eleştirmenlerin yarış atı gibi benzetmeyle yarışma karşıtı olduklarını dile getirmeleri üzerine bizde bu tür yarışmaların yoğun seyirci sağladığını verdiği ilhamla kendini keşfetme gizli yetenekleri ortaya çıkarma fırsatı yaratdığını yarışma organizasyonlarda ilk sıralarda olabilmek için seyirci ilgisi kriterlerin en başında geldiği hatırlatarak katkıda bulunduk.




Jüri Başkanı Vahan Mardirossian 2020 piyano yarışma jüri üyelerinin  yenilendiğini, yabancı üyelerinde olduğunu belirtdi.


Türk besteci Ali Darmar özel olarak bestelediği çağdaş bir eseri üçüncü aşamada zorunlu bir parça olarak yarışma programında yer alıyor. Eseri en iyi icra eden yarışmacıya Ali Darmar Ödülü verilecek. 


Yarışma hakkında verilen bilgilere göre; Yarışma halka açık dört ayrı sınavdan oluşacaktır. Finalde adaylara, orkestra şefi ve jüri başkanı Vahan Mardirossian yönetimindeki Orchestra’Sion orkestrası eşlik edecek. 




Yarışma danışmanı piyanist Franck Ciup ve müzik öğretmeni Ajda Ahu Giray önderliğinde öğrencilerinden oluşan bir jüri, NDS Gençlik Müzik Ödülü verecek.


Birincilik Ödülü 8.000 $ ve iki sene içerisinde birkaç konser verebilecek.  İkincilik Ödülü 4000 $, Üçüncülük Ödülü 2000 $ olarak belirlendi.

Toplantıda yarışma kriterinde aranan puanlamada önemli olanın yarışmacının eseri bire bir icra etmesimi isteniyor, özgün olarak sitilinde de icra edebilirmi şeklindeki sorumuz Jüri Başkanı tarafından cevaplandırıldı. jüri başkanı Vahan Mardirossian, yarışmacıyı rahat serbest bırakdıklarını sadece iyi yorumlama yapmasını aradıklarını söyledi.
Jüri heyeti olarak; jüri başkanı Vahan Mardirossian, yazar, yabancı festival düzenleyicisi Jean-Yves Clément, piyanist Gülsin Onay, Piyanist Pierre Réach, piyanist Keng Zhou, piyanist Ratimir Martinović, piyanist Antonio di Cristofano gibi isimler yer alıyor.

yilmazparlar@yahoo.com

1 Nisan 2019 Pazartesi

Perşembe Sineması SALT Beyoğlu’nda başladı-Yılmaz Parlar

Perşembe Sineması

Perşembe Sineması ilkbahar gösterimleri, 28 Mart’ta SALT Beyoğlu’nda başladı.


SALT’ın Garanti Mortgage desteğiyle hazırladığı Perşembe Sineması’nın 2019 programı, 1990’lardaki toplumsal değişimlerin izini süren

bir şehir hikâyeleri seçkisinden oluşuyor.


28 Mart-30 Mayıs SALT Beyoğlu, Açık Sinema


SALT tarafından Garanti Mortgage desteğiyle sürdürülen Perşembe Sineması’nın altıncı yıl programı, 20. yüzyılın son dönemecinde şehirlere odaklanıyor. Yeni bir dünya düzeninin kurulduğu 1990’lar, nice toplumsal dönüşümün meydana geldiği, gündelik alışkanlıklar ve gelecek beklentilerinin değiştiği, şehir mekânının 21. yüzyıl tasarılarına göre biçimlendirilmeye başlandığı bir dönem oldu. Soğuk Savaş sonrası siyasi, ekonomik ve teknolojik gelişmeler “küresel kent” ve “markalaşma” etiketi altında yapılı çevreye yansıdı. Perşembe Sineması’nın şehir hikâyelerinden oluşan 2019 seçkisi, bir kırılma noktası olan 90’ların panoramasını sunmanın ötesinde; dönemin homojen olmaktan uzak, coğrafyaya göre ayrışan etkilerine güncel bir merakla bakıyor.


Berlin Duvarı’nın yıkılması ve SSCB’nin dağılmasının ardından Avrupa, iş birliği politikalarıyla ortak para birimi ve vatandaşlığa dayalı bir siyasi ve ekonomik örgütlenme etrafında yeniden tariflendi. Bireysel özgürlük alanları, internetin sivil kullanıma açılması ve mobil iletişimin artması kadar çeşitli seyahat serbestliği anlaşmalarıyla genişledi. Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı seçimle göreve gelirken kıtadaki etnik çatışmalar iç savaşlara neden oldu. Benzer şekilde Avrupa’da, AB’nin ancak 2000’lerde hukuki düzlemde tartışmaya açtığı savaşlar yaşandı. Toplumların ayrışma ve birleşme eğilimlerinin belirginleştiği, ABD’nin tek süper güç hâline geldiği söz konusu yıllarda, özellikle medya ve reklam vasıtasıyla tüketim kültürü gitgide yaygınlaştı.


Perşembe Sineması programındaki kurmaca ve belgesel filmler, 90’lardaki kritik değişimlerin şehir ve uzantısındaki izdüşümleri aracılığıyla yakın geçmişin bireysel ve toplumsal bellekte nasıl saklandığı ve yorumlandığı, hatta silindiğini sorgulamaya imkân tanıyor. “Demir Leydi” zamanında Kuzey Londra’da hayata tutunmaya çalışan bir işçi ailesi, 1993’te anne babasının ölümünün ardından Barselona’dan Katalonya kırsalına götürülen bir kız çocuğu ya da Texas şehirlerinden Austin’de 90’lar Amerika’sına dair söyleyecek sözü olan bir grup “tuhaf” insan gibi bambaşka karakterler üzerinden geçmişteki gelecek hissini arıyor: 90’lar bugüne ne kadar yakın, ne kadar uzak?


Perşembe Sineması’nın tanıtım toplantısında bir konuşma yapan Garanti Mortgage Genel Müdürü Murat Atay, kurum olarak bugüne dek dünyanın dört bir yanından şehir ve insan ilişkilerini sorgulayan filmlerin gösterimine destek sağladıklarını belirterek şunları ifade etti: “Birçok kişinin hayatında farklı pencereler açmasına ve ufkunu genişletmesine az da olsa katkımız olduğunu düşünmek dahi bizleri çok mutlu ediyor. SALT ile çıktığımız bu keyifli yolculuğun altıncı yılına girerken topluma değer katan işlere imza atmanın gururunu yaşıyoruz.”



SALT Araştırma ve Programlar Direktörü Meriç Öner ise, Garanti Mortgage’ın uzun soluklu iş birliğiyle süren Perşembe Sineması’nın SALT’a, şehir düzleminde çok çeşitli mesele ve dönemi inceleme olanağı sağladığını vurguladı: “SALT Beyoğlu’nda yer alacak ilkbahar ve sonbahar gösterimlerinde, 90’lardaki önemli dönüşümlerin birey ve yapılı çevreyi nasıl etkilediğine bugünün merakıyla bakacağız.”


SALT Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştirilen Perşembe Sineması kapsamındaki filmler, orijinal dilinde Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak gösterilecektir.


PROGRAM;

28 Mart Life Is Sweet [Hayat Tatlıdır] Mike Leigh, 1990, 4 Nisan Extinção [Yok Olma] Salomé Lamas, 2018, 11 Nisan Estiu 1993 [93 Yazı] Carla Simón, 2017, 18 Nisan Camorra Francesco Patierno, 2018, 25 Nisan Slacker [Aylak] Richard Linklater, 1990, 2 Mayıs In Praise of Nothing [Hiçliğe Övgü] Boris Mitic, 2017, 9 Mayıs Nema-ye Nazdik [Yakın Plan] Abbas Kiyarüstemi, 1990, 16 Mayıs Mit Verlust ist zu rechnen [Kayıplara Hazır Olun] Ulrich Seidl, 1992, 23 Mayıs Terra Estrangeira [Yabancı Topraklar] Walter Salles ve Daniela Thomas, 1995, 30 Mayıs Berlin Babylon [Babil Berlin] Hubertus Siegert, 2001


Life Is Sweet [Hayat Tatlıdır] (1990) 28 Mart, 19.00



Margaret Thatcher’ın başbakanlığı döneminde Kuzey Londra’da geçen Life Is Sweet [Hayat Tatlıdır] (1990), işçi sınıfından bir ailenin yaşadığı olaylı birkaç haftaya dair trajikomik bir hikâye anlatıyor. Profesyonel bir şef olan, “kendin yap” meraklısı Andy, kendi işini kurma hayaliyle külüstür bir minibüs alır. Eşi Wendy, aynı günlerde, bir arkadaşlarının yeni açtığı restoranda işleri yoluna koymak için garsonluk yapmaya başlar. Çiftin 22 yaşındaki ikiz kızlarıysa bambaşka amaçlar peşindedir: Anoreksiya hastası Nicola erkekler ve Marksizm’e takıntılıyken kadına biçilen toplumsal cinsiyet rollerine karşı çıkan, tesisatçı çırağı Natalie Amerika’ya kaçmayı planlar.


Yönetmen Mike Leigh, günlük hayatın çıkmazları, mütevazı hayaller, yemek, arkadaşlık ve sevgi üzerine bu eğlenceli ve melankolik filminde, geleneksel aile yaşantısını romantikleştirmeyi reddederek incelikli bir yaklaşımla gerçek tatlarını ortaya çıkarıyor.


 Extinção [Yok Olma] (2018) 4 Nisan, 19.00



Portekizli genç sanatçı ve yönetmen Salomé Lamas’ın kurguyla gerçeklik arasında gidip gelen bir deneme niteliğindeki siyah beyaz belgesel filmi, Birleşmiş Milletler üyesi hiçbir ülkenin tanımadığı Transdinyester’den yola çıkıyor. 1990’da Moldova içinde tek taraflı bağımsızlığını ilan eden, Ukrayna sınırı boyunca uzanan ve nüfusu yarım milyon civarında olan bu de facto cumhuriyet odağında, dönüşen Doğu Avrupa coğrafyasına dair etkileyici bir görsel anlatım sunuyor.


Transdinyester’de yaşayan ve Rusya’nın desteğine güven duyan milliyetçi genç adam Kolya, sahip olduğu Moldova pasaportuyla film boyunca bir sınırdan diğerine geçiyor. Sovyet mirası anıt yapılardan ücra köylere bu garip yolculukta; kimlik ve aidiyet, yurt sevgisi ve yurttaşlık, ideoloji ve politikaya dair fikirler ve çatışmaların bulanıklaştığı bir araf hâliyle yüzleşiyor.


 Estiu 1993 [93 Yazı] (2017) 11 Nisan, 19.00



İspanya’nın AIDS’ten yaşamını yitiren kayıp kuşağının geride bıraktığı nice çocuktan biri olan Carla Simón, biyolojik annesine adadığı Estiu 1993 [93 Yazı] filmi için şöyle diyor: “Senin hikâyen olduğu gerçeğini unutmak zorundasın.” Uluslararası festivallerde birçok ödüle layık görülen 2017 yapımı film, altı yaşındayken anne babasını kaybetmiş bir kız çocuğunun sessizce yas tutarken yeni ailesi ve hayatına nasıl uyum sağlamaya çalıştığını samimi bir dille anlatıyor.


Katalonya’nın başkenti Barselona’da doğup büyüyen Frida, sık ağaçlarla çevrili dağlık bir bölgede çiftlik evleri bulunan dayısı ve yengesinin yanına götürülür. Ne ailesinin ölümünü ne de sürüklendiği yabancı çevreyi anlamlandırabilen çocuk, annesinin özlemiyle doldukça içine kapanıp hırçınlaşır. Fakat, çok sıcak geçen 93 yazı boyunca, yarı yaşındaki kuzeni Anna’yla beraber keşfettiği bu dünyada yerini bulmaya başlayacaktır.


Camorra (2018) 18 Nisan, 19.00



Napoli doğumlu yazar ve yönetmen Francesco Patierno’nun 2018 yapımı belgesel filmi Camorra (2018), Campania bölgesinin başkentinde sosyo-antropolojik açıdan organize suçun tarihine bakıyor. İtalyan Radyo-Televizyonu RAI arşivlerinden çoğu daha önce yayımlanmamış etkileyici görüntülerle hazırlanan film, suç ve yoksulluğun hüküm sürdüğü Napoli sokaklarında Camorra suç örgütünün hikâyesinin izini sürüyor.


Patierno’nun haber programları, söyleşiler ve raporlarla kurguladığı film, örgütün savaştan sonra Campania’da sigara kaçakçılığını kontrolü altına alan Mafya’ya bağlanmasından “Kutsal”, “Prens” ve “Profesör” gibi lakaplarla bilinen ve hâlen cezaevinde olan lideri Raffaele Cutolo’ya, Camorra’nın 1960’lardan 1990’lara gelişimini ayrıntılarıyla inceliyor.


Slacker [Aylak] (1990) 25 Nisan, 19.00



Texas eyaleti şehirlerinden Austin’de, çoğu 30 yaş altında, iyi eğitimli ama kariyersiz, toplumsal kalıplara uymayan, hayat hakkında birçok fikri bulunan ama katılımcı olmayan “tuhaf” karakterlerle bir gün... 1989’da 23 bin dolarlık bütçe ve 16mm Arriflex kamerayla çekilen Slacker [Aylak], 90’lar Amerika’sında alt kültür ve varoluşa dair sıra dışı yaklaşımıyla bağımsız kült filmler arasında yerini aldı.


Meşhur Before üçlemesinin yönetmeni Richard Linklater’ın, kurucusu olduğu Austin Film Derneği’nin müdavimlerinin desteğiyle çektiği film, birbirini takip eden kısa sohbetlerle şekilleniyor. ABD’nin 1950’lerden bu yana ayda üssü olduğunu savunan bir UFO meraklısından evini soymaya kalkışan hırsızla arkadaşlık kuran bir anarşiste bir dizi karakter, şehir hayatı, toplumsal sınıflar, dışlanma, işsizlik, medya gibi konularda aklından geçen ne varsa anlatıyor.


yilmazparlar@yahoo.com

Hindistan Assam Bihu Halk Dansı Grubu Büyüledi-Yılmaz Parlar

    Hindistan Assam Bihu Halk Dansı Grubu Büyüledi   05 Mart 2024 Salı Günü Sarıyer Boğaziçi Kültür ve Sanat Mekezi’nde, Hindistan İstanbul ...