23 Aralık 2019 Pazartesi

Lithian Ricci'nin 'Esinti' isimli sergisi-Yılmaz parlar

Üsküdar’da İtalya Esintisi

Lithian Ricci, insan doğasının bir yönü olduğu için eko insan enerji sisteminde bulunan insan bilinci açısından ifade bulabilen arketip imgesindeki yaşamın fiziksel ve ruhsal karışımın bulunduğu kutsal alanın sınırlarını Üsküdar Galeri Nevmekan’a taşımış. 





Arketip imgesi olarak Türk kadınlarının portrelerinden ve Osmanlı hanedanlığına adını yazdıran Sultanların özgün portrelerinden oluşan sergisi aynı konumda bulunan Sultanlar müzesine renk katmış.



Küratörlüğünü ünlü Cam ve Heykel sanatcısı ressam Yasemin Aslan Bakiri'nin üstlendiği, Osmanlı hanedanlığına adını yazdıran Sultanların ve Türk kadınlarının yüzlerinden oluşan portrelerinden oluşan İtalyan ressam Lithian Ricci'nin 'Esinti' isimli sergisi içinde büyük boyutta kağıt üzerine mürekkeple çalışılmış çizimli eserleri de yer alıyor.

Günümüzde sanatın üretim biçimini ele aldığımızda; İtalyan ressam Lithian Ricci'nin disiplinler arası bir yaklaşımını görüyoruz,




Osmanlı'nın sultanlarını resmederek hazırladığı Esinti Sergisindeki eserler 3 boyutlu olarak hazırlanmış. Ortadan bakışla Sultan Portresi, sağdan-soldan bakışlarla başka resimler görüyorsunuz.


Mürekkeple çizgilerle çalışılmış özgün eserlerinde Ruh'un zihninde ortaya çıkan her varlık gibi yer çekimi olmayan boşlukda insan ve Koşan, sürünen, yüzen, uçan hayvanların kompozisyonları yer alıyor.





Bu kısımda algıladığımız; Hayvan gücü, yüksek benliğin ölümsüz doğasının aksine, ölümlü doğanın belirli yönleriyle iletişim kurmanın bir aracı olarak hizmet ediyor. 


Kişilik doğasında var olan potansiyel, yetenek, veya karakteristik kaliteyi temsil eder. Hayvan gücü ile tanışmanın amacı, kendi içinde geliştirilmesi gereken özelliklerini anlamaktır. 


Hayvan gücünün varlığı, özelliklerinin kullanıldığı anlamına gelmez; sadece mevcut ifadeleri ve gelişimleri temsil eder.


Lithian Ricci'nin 'Esinti' sergisi 5 Ocak 2020'ye kadar Nev Galeri Nevmekan’da sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.  




Üsküdar Belediyesine ait  Kültür merkezi olan Nevmekan Sahil, sergi alanı dışında gerek zengin kitaplara sahip kütüphanesi, gerekse Sultan Müzesi ve mimari yapısı örnek teşkil edecek inanılmaz güzellikde.


Hem Üsküdar hem de Türkiye’deki müzecilik kültürü adına farklı bir eser 

seçkisine sahip olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan onaylı müzede Osmanlı sarayındaki hanım sultanlar yer alıyor. 

Müze ilgilileri Osmanlı İmparatorluğun farklı coğrafyalarından saraya gelen, üst düzey eğitim gören, saray adabını, imparatorluk geleneklerini öğrenen, daha sonra da öğreten hanım sultanların hayırseverlikleri ve fedakarlıklarıyla vakfettiği birçok cami, hamam, çarşı, bedesten, gibi eserlerin önemli bir bölümünün Üsküdar’da bulunduğu söylüyorlar.


Osmanlı hanım sultanları Müzesi için koleksiyon hazırlama kararı alan Üsküdar Belediye, Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden Doç. Dr. Selman Can’ın başkanlığında oluşturulan akademik araştırma kuruluyla yola çıkıyor.





Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü ile Üsküdar’ın simgesi olan “Kâtip” ve “Kâtibe” bebeklerini üreten Belediye sanatsal yaklaşımla, Osmanlı saraylarında asırlar boyunca değişerek olgunlaşan giyim kültürünü, malzeme tercihini, gündelik hayat ayrıntılarını yani tarihin konularını sanatla birleştirerek bugüne taşımışlar. 

  
16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Osmanlı hareminde kullanılan giysiler 
akademik bir titizlikle tespit edilerek her biri döneme özgü otantik 
kumaşlar özel olarak dokunmuş, aksesuar, kumaş dikimi ve takılar için 8 
kişilik uzman atölye ekibi uzun süre titizlikle çalışmış.

Bebeklerin dayanıklı ve uzun ömürlü olmaları için bugün hâlâ Anadolu’da kullanılan “kitre bebek” yöntemi kullanılmış ve tarihle sanatın 

buluştuğu zarif bir Müze oluşmuş.

yilmazparlar@yahoo.com


16 Aralık 2019 Pazartesi

Dilan Bozyel’in, Paris – Beyrut Mutluluk Hattı sergisi-Yılmaz Parlar

Mutluluk Hattı

İnsan, nerede yaşayacağını nasıl seçer? Hangi şehir? Hangi semt? Hangi sokak? Ya da hangi yarım küre? Afrika' da? Belki Güney Kore ya da Fransa' da? 
“Doğunun mistik ve batının estetik yüzü”



Dilan Bozyel’in “Paris – Beyrut “Mutluluk Hattı” kitabının yayınlanmasının ardından aynı ismi taşıyan fotoğraf sergisi Institut français’de açıldı.

Sergi alanının tüm duvarları “Paris – Beyrut : Mutluluk Hattı” kitabında yer alan yazılarla kaplandı. Ziyaretçiler mekana girdiklerinde kendilerini Dilan Bozyel’in güzel eseri kitap dünyasında buldular.

Mabel Matiz, Nazan Kesal, Demet Gül, Gülten Kaya ve Birkan Nasuhoğlu isimler başda olmak üzere elit sanatsever davetli sergi açılışına katıldı.

Yaşayacağı şehri, yaşamak istediği şehirleri fotoğraflayarak bulmaya çalışan fotoğrafçı Dilan Bozyel. Hikâyesinin ilk ikilem rotası yaşadığında mutlu olacağına inandığı iki şehirde geçiyor; Paris ve Beyrut.



Diyarbakır doğumlu fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel’in annesi Kıbrıs Limasollu, babası Diyarbakır Liceli. Yirmi yaşına dek doğduğu şehirde yaşamış, adeta bir kalenin içinde büyürken; dünyayı, iki farklı kültürün buluştuğu aile evinde; okuduğu kitaplar ve şiirler, dinlediği müzikler, izlediği filmler ve üç kardeşiyle birlikte oynadığı oyunlardan  öğrenmiş. Kaleden dış dünyaya adımını attığı ve ailesinden uzaklaştığı ilk adımında bir soru belirmiş zihninde: "İnsan, nerede yaşayacağını nasıl seçer?" Hangi şehir? Hangi semt? Hangi sokak? Ya da hangi yarım küre? Afrika' da? Belki Güney Kore ya da Fransa' da?



Herkesin rotası evine çıkıyormuş; Peki, evimiz nerede? " diyen  Dilan Bozyel, Belki büyüdüğü şehirden tanıdık notalarda, belki oryantal bir estetiğin tarihle harmanlanmasında ya da belki yüksek medeniyetin sanatla buluştuğu bohem sokaklarda mutluluğu keşfeden sanatçı, bu nadir bulunan duyguyu kendine saklamak istemeyerek; bir kitap ve yazıların fotoğraflarla buluştuğu bir gezegen hissi yarattığı sergisi aracılığıyla dünya ile buluşturmaya karar veriyor.

Dilan Bozyel manifestosundan özetler“  Doğunun mistik ve batının estetik yüzü beni her iki tarafa da çekiyordu. Ortadoğu' dan başlayıp, Avrupa' ya uzanan yolculuğumda gözlerim ve kameramın ortak işbirliği ile arayışımı fotoğraflar üzerinden sürdürmeye devam ettim. Derken; Fransız estetik kültürüyle doğu motiflerinin şekil aldığı Beyrut sokaklarında, kültür ve politik tarih fısıltılarını duvarlardan dinledim. Frankofon medeniyetin, Arap gelenekleriyle harmanlanarak insanları güzelleştirdiğine şahit oldum.



Paris' e doğru yola çıktığımda; başka ama benzer bir rüzgardan büyülendim. Sadece mimari büyü değildi kamerama yansıyan, Paris sokaklarında rastladığım insanların yüzlerinde de hikayeler vardı. Neredeyse karşılaştığım her bir portre başlı başına adeta bir kitap gibiydi. Yalnızca portreler ve mimari de değildi hikaye barındıran; sokaklar, kaldırım taşları, cafelerdeki tabureler, mezarlıklar, metrolardaki müzik sesleri, şehrin tüm akışına yön veren güvercinler..Bir şehir, insanı daha nasıl kendine aşık edebilirdi?” şeklinde ifade ediyor

Evini aramaya devam eden, yolcuğunun molalarında hep aynı duygu belirdiğini söyleyen ; Dilan Bozyel “Paris' e ve Beyrut' a derin bir özlem besliyordum. Bu duygunun ölümsüz olması gerektiğine karar verdim; bavulumdan Paris ve Beyrut' ta çektiğim fotoğrafları ve not defterime karaladığım cümleleri sizlerle paylaşmak için sabırsızca bir heyecan duymaya başladım. Önce kırmızı kaplı bir kitap haline geldi seyahatlerimin mutluluk hattı şehirleri. Kitap, kendine sığamadı; heyecan dolu bir sergiye dönüştü. Paris ve Beyrut, beni şans ve mutlulukla doldurdu.” Sözlerinden  sonra, kitabın sayfalarından serginin duvarlarına, gözlerden yüreğe iyi yolculuklar diliyor.

Sergi 9 Şubat 2020 arasında Institut français’de zitayetçilere açık olacak.

yilmazparlar@yahoo.com

13 Aralık 2019 Cuma

Çiğdem Tunç tiyatrosu-3+1 Zombili-Yılmaz Parlar

Zombili’de Donald Trump

Tüm sanatların sentezi denilen, sanat sevgisini gerçekten yansıtan, en erişilebilir sanat olan tiyatronun rengi dediğimiz insanlar tarafından başlatılan bayrak yarışının bitmediğinin göstergesi olarak, tiyatroya dönen Çiğdem Tunç yeni bir oyunu sahneye koydu. Çiğdem Tunç ardı ardına sahneye koyduğu oyunlarla, neslinin sürekliliğine katkı sağlıyor.




Çiğdem Tunç’un “3+1 Zombili” isimli son oyununda misafir sanatcı, ünlü showman, Yavuz Seçkin oyunun finalinde, sadece gala gecesine özel bir sürpriz olarak Donald Trump tiplemesi ile sahneye gelerek renk katdı. 

Galaya Şebnem Schaffer, Nesli Özsoy, Esin Yağmurdereli, Aydan Şener, Neşe Aksoy, Bedia Öztep, Melek Şahin, Devlet Devrim, Süheyl Uygur, Açelya Elmas, Murat Parasayar, Nermin Denizci, Bora Gençer, Nida Şan, Sibel Gökçe gibi isimlerin başda olduğu elit davetliler katıldılar.




Senaryosu, Eray Yasin Işık tarafından kaleme alınan “3+1 ZOMBİLİ”  oyun  Çiğdem Tunç tarafından sahneye konuldu. Tiyatro kimliği şöyle; Oyuncular Çiğdem Tunç, Levent Sülün, Özkan Ayalp, Sema Aras, Deniz Salman, Deniz Değirmenci, Alper Çorumluoğlu,  Soykan Kişioğlu, Ezgi Küçük, Balca Aydoğdu, Savaş Özkartal 

Yönetmen Yardımcılığı Alper Çorumluoğlu, Müzikler Nida Şan, Dekor ve Sahne Tasarımı Cihan Aşar, Afiş Fotoğrafı ve Tasarımı Şahin Tuhan, Kostüm Şinasi Günaydın, J’adore’, Hanzade Günaydın.




Çiğdem Tunç Tiyatrosu’ndan birde duyarlılık göstererek, yaklaşan yılbaşı vesilesiyle hem kendilerinin hem de galaya gelen misafirlerin getirmiş oldukları çeşitli hediyeler, fuaye alanında kurdukları yılbaşı ağacının altında toplandı.

Oluşan hediyeleri Çiğdem Tunç Yılbaşı hediyesi olarak Maltepe Çocuk yuvasındaki çocuklara bizzat vereceklerini söyledi.




2 Perde  120 dakikalık  “3+1 Zombili” oyununun konusu Hilmi Bey Apartmanı Daire 3’de, beş hanımdan oluşan kendi halinde yaşayan ailede;  Ailenin reisi Nur, hem evde kalmış ablasından, hem hiçbir şeyi umursamaz iki kızlarından, hem de demans hastası 94 yaşındaki annesi Refiya hanımın geçiminden sorumludur. Kira ödeme sıkıntısı çeken ailenin gelişen olayları seyirciyi kahkalarla güldürüyor.

Tiyatroda en önemli şey sahnedeki insan ruhunun hayatı oynamasıdır. Tiyatro sahnesinde. oyuncular rolü doğru şekilde tasvir ederse, tüm duyguları tadarsınız. “3+1 Zombili” oyuncuları gerçek davranış kadar rollerini icra ediyorlar. Başarılı performansları parmak ısırtacak kadar mükemmel.

Aslında tiyatro hayattır, Böylece izleyici, kendisinden çok daha fazla duygu iletir, oyuncu ile tek bir bütün olarak empati kurar ve sevinir. Bir toplumun idealleri varsa, bir tiyatroya ihtiyaç duyulur. Bu nedenle Çiğdem Tunç’un misyonu tiyatroyu sevdirme çabaları takdire şayan. Tiyatro sevgisinin meşalesini taşıyanların sayılarının artması dileğiyle oyun ekibini kutluyoruz

yilmazparlar@yahoo.com 

9 Aralık 2019 Pazartesi

Kadın İstanbul Gibi Olmalı-İsmet XBilen-Marmara Pastanesi-Yılmaz Parlar

Kadın İstanbul Gibi Olmalı

“Kadın dediğin İstanbul gibi olmalı, fetihi zor sahibi Fatih gibi olmalı.” Cağaloglu Vali Konağı karşısında tarihi Marmara Pastanesine, İstanbul kadını ve İstanbul görüntüsünü duvara resmeden, Türkiye Picasso’su olarak bilinen Sanatcı İsmet XBilen, eserini şair Ülkühan Boz’un şirinden bir dize ile özetliyor.





Birbirinden farklı boyutta ve tarzdaki eserleriyle hem kolleksiyonerlerin yeni fenomeni, tablo almak isteyen sanatseverlerin tercihi olan, İsmet XBilen’in duvar resmi geç Osmanlı döneminde öne çıkan İstanbul kadının zengin, öncü, ancak az bilinen hayat hikayeleri varmışcasına düşünmeye ışık tutuyor.

Sanatı sosyal bir sürecin parçası olarak günlük algılara, tanıdık ve yerleşik duygulara dayanan bu nedenle, her çalışması kendi zamanının tarihini referans alan İsmet XBilen’in Sanat dünyasında da popüler bir figür İstanbul kadını ele farklı alışılmış dışı bir tarzıyla güzellik kavramınını oryantalleştirerek ve soyut görüntüler kullanarak harmanlamış.




Kültürel bakış açısıyla, Türk sanat dünyasında önemli, kritik ve öncü bir konuma sahip derin bir sanat aşkı ve yenilmez boya arzusunun doğası gereği resmin alt yapısını oluşturan bir unsur değil, estetik ve kültürel çalışmalar arasında hassas denge kuran tarihçe ve sanat teorisi, görsel, algısal ve sosyal arasındaki boşluğu dolduran, başlı başına bir sanatsal dil.


Mutlu renkleriyle, koşulsuz İstanbul sevgisinin akışına bırakarak aldığı pozitif enerjisini, sanata dönüştüren İsmet XBilen, Marmara Pastanesi duvarlarına bir öykü yazar gibi pancurlu pencereden bakan kadın figürleriyle davam etmiş. Yerli yabancı Pastane müşterileri portrenin iç yapısı ile eserin kompozisyonu arasındaki ilişkiyi hayranlıklarıyla kuruyor. Portrelerin estetik versiyonlarını teorik olarak kavrıyor.





Yaptığımız söyleşide İsmet XBilen, “Kadın dediğin İstanbul gibi olmalı, fetihi zor sahibi Fatih gibi olmalı. Bu şimdiye kadar hayatımda çizdiğim en güzel resim oldu. Ön tarafda İstanbul’dan güzel İstanbul kızı. Arka planda o kızdan daha güzel İstanbul. İkiside birbirinden güzel. Fakat İstanbul’un güzelliği daha ağır basıyor. 3x4.5 metre ölçülerinde akrilik boyalarla oluşan bir resim.


Güzel olması için santim santim titreyerek, klasik olarak bire bir tüm estetik sanatsal kaidelere uyarak çizdim. Resimle aramda olan aşkı güzelliğe ulaşan bir kanaldan bilinçlenerek ve tarihsel gelişmelerle bu resmi zihnimin hayal perdesinde hissetdim. Çağaloğlu’ndaki tarihi Marmara pastanesine istedim ki; Cağaloğlu ve Sultanahmet dokusuna estetiksel yoğrulmuş güclü emeğimi artan bilinç dinamiğimle fırçamın ucundan böyle muazzam İstanbul resmi hediye edeyim istedim.” şeklinde yaptığı eser hakkında bilgi veriyor.


yilmazparlar@yahoo.com


3 Aralık 2019 Salı

Stage in İstanbul sahne performansları festivali-Yılmaz Parlar

Sanatın Taşındığı Yer

Gösteri sanatların tüm öğeleri turizmin ruhu olan müzeye taşındı. Gösteri sanatlarına ev sahipliği yapan Deniz Müzesinde sanat, kültür alanında en ilgi çekici ve hızla gelişen alanların gösterilerini izleme fırsatı veren, “Stage in İstanbul” yine sanatsal bir misyona imza atdı.



Birbirine bağlı dünyada, sahne sanatlarının önemi çok büyükdür. Sahne sanatları dünyamızı birçok yönden etkiler; Sahne sanatları bize kendimizi nasıl ifade edeceğimizi öğretir. Bizi insan yapan temel bileşenlerinden biri kültürümüzü, duygularımızı ve inançlarımızı ifade etme isteğidir. Bu ifade arzusu bize kendimiz hakkında çok şey öğretir. Sahne sanatlarını, toplumun nasıl çalıştığını anlamak ve kendimizi içinde yaşadığımız dünya hakkında eğitmek için kullanabiliriz.


Sahne sanatları turizmi cezbeder. Tatilciler, olabildiğince ilginç ve önemli olan bir gösteri görmek istierler.
Ekonomi, sahne sanatlarından önemli ölçüde faydalanır. Sektöre olan toplu katkılar, ekonomiler için ciddi para yaratır.
Funda Önal direktörlüğünde 2.cisi düzenlenen “Stage in İstanbul” sahne performansları festivali dans, muzik konser, opera, tiyatro ve müzikal tiyatro, illüzyon, tiyatro okuma tiyatrosu görsel sanatların tüm dallarını bir festival çatısında topladı.



Sanat eserine katılmanın güzel bir çiçeğe ya da muhteşem bir gün batımına bakmaktan farklı olmadığını söyliyebiliriz. Bu festivalde;
En büyük hikayelerde perde asla kapanmaz, diyen Opera
Trajediden komediye, her zaman var olan, Tiyatro 
Harika ritim ve hareket ifadelerin ve anlatılan hikayeleri olan Dans, gibi türleri temsil eden Stage in İstanbul’un bu yılki katılımcıları arasında İstanbul Devlet Tiyatrosu, İstanbul devlet Opera Balesi, BKM Mutfak, Kedi Sahne Sanatları, Ataşehir Belediyesi, Tatavla Sahne, Öykü Sanat Merkesi, Krops, KATS Sahne, Fuat Hayat Bale gibi pek çok katılımcı dört gün süresince ziyaretçileri standlarında ağırladı.



Ziyaretciler, Ustaların sohbetlerini dinleyip bilgilenirken, Durga Bollywood Dans Kumpanyası, Parlak Şapkalı Dans Grubu, Danseatmasyon gibi grupların gösterileri de ziyaretçilere eğlenceli, unutulmaz anlar yaşatdı.
İstanbul devlet tiyatroları çatısı altında İstanbul devlet tiyatrosu sanatcısı ve inkılap yayınevinden yeni cikan kitabıyla Zafer Algöz ile İtalyan ve Türk sinema oyuncusu Aylin Yıldız söyleşi gerçekleştirdi. Sanatın tüm yönlerinin bilgilerini içeren kültürel bir sohbet oldu. Derin bilgileriyle dinleyicilere ışık tutdular. Stage in İstanbul festivalinin sanatın her alanını kapsayan her yaştan herkesi içine alan festivalin iyi güzel geçtiği, Bunun çok iyi bir festival olduğu dünya standartlarında bir festival olduğunu belirtti. Sanatın ve yazarlığın oyunculuğun iyi gittiğini mutlu olduğunu söyledi. Gençlere bol bol festivallere katılmalarını, İstanbul devlet tiyatrosunda oyun izlemelerini de tavsiye etti.



Gerçekdende; Performans sanatları, genç bireylerde sahne sanatlarında yer almanın temel avantajlarından biri iletişim becerilerinin geliştirilmesidir. Daha yüksek akademik başarılar sağlar.
Çocuklar için, çocuğa güven ve kendine güven kazanır. Çocuklar sosyal becerilerini geliştireceklerdir. Bir bütün olarak sahne sanatları, çocuklara empati, şefkat ve duygularını ve başkalarının duygularını nasıl ifade edip anlamalarını öğretir





Sanat programları, çocuklara kendilerini, duygularını ifade etmeleri ve benzersiz yeteneklerini keşfetmeleri ve geliştirmeleri için gerçekten eğlenceli bir yoldur.
Sosyal-duygusal gelişim, Hataları en aza indirmeyi ve geri dönmeyi, sorunları çözmeyi ve doğaçlama yapmayı öğreneceklerdir. Onlara günlük yaşamla birlikte gelen yeni durumlarda yönetme ve gerçekleştirme güvenini verir.
Performans sanatı, nispeten genç bir sanattır. 50'li yılların sonundaki başlangıcından bu yana, 70 yıldan fazla bir zaman geçmedi, ancak kendisini zaten itibar, zihinsel ya da fiziksel sağlık ve genel olarak yaşam riski ile ilişkili skandallı bir sanat formu olarak belirledi. Bağımsız bir sanat formu olarak kabul edildi.
Sahne Sanatları Türkiye ekonomisinde büyümekte olan eğlence sektöründe yer alacak insanlara yaratıcı ve disiplinlerarası beslenebilecek yaratıcıkda odaklanan bir bütünlük kazandırır.
yilmazparlar@yahoo.com

Kazakistan Bağımsızlığının 33. Yılı-Yılmaz Parlar

    Kazakistan Bağımsızlığının 33. Yılı Almatı’nın Alatau İlçesinden Gelen Efsanevi Müzik Topluluğu 33 Yıl Sonra Yeniden Sahnede Müzik ve Bi...